İsrail roketi, Issam Abdullah ve "netleşmeyen ayrıntılar"...

Filistin direnişinin Hamas öncülüğünde başlattığı Aksa Tufanı operasyonu, İsrail’in ‘Demir Kılıçlar’ı çekmesiyle bölgede yeniden tarihi günlerin yaşandığı bir sürecin kapılarını araladı.

En başta şunu söylemek gerekiyor, savaş yeni başlamadı, Hamas yoktan var olmadı ve İsrail yönetiminin Gazze başta olmak üzere Filistin halkına yönelik saldırıları bir ‘etki-tepki’den ziyade, uzun süreli yayılmacı politikaların bir parçası.

Dolayısıyla, konu İsrail-Filistin meselesi olduğunda, en başta 14 Mayıs 1948’de yaşanan ve hafızalara ‘Nekbe’ olarak kazınan o büyük katliamdan beri savaşın devam ettiğini tekrar tekrar bilince çıkarmak gerekiyor. Filistin meselesi, bugünü anlamanın bölgenin yüzyılını anlamaktan geçtiği yerlerden.

Yalnızca günün penceresinden bakıldığında ise göreceğiniz ve etki alanına gireceğiniz şey ise, sesi en çok çıkanın kelamından başkası değil. Ne yazık ki bu günlerde tam olarak bu yaşanıyor.

PLANLI PROPAGANDANIN SONUCU

Filistin’de son bir haftalık süreç, propaganda ve medya gücünün önemini ve enformasyon savaşının neredeyse sıcak savaşlar kadar yakıcı hale geldiğini bir kez daha gösterdi.

Çatışmalar bir haftayı geride bıraktı, geriye dönüp baktığımızda ise çoğunluğu İsrail yanlısı kaynaklar tarafından dolaşıma sokulan teyitsiz bilgilerin esas alındığı, insanları pozisyon alır, sonuca varır hale getirdiği bir medya iklimiyle karşı karşıya olduğumuz görülüyor. Festivalde öldürülen yüzlerce kişi, kafası kesilen bebekler, karnı yarılan hamile kadınlar, kafese konan İsrailli çocuklar vb…

Savaşlarda sivil ölümleri karşılaştırmak, suç yarıştırmak doğru bir tutum değil elbette. Ancak, yalnızca tek bir tarafı hedef alan kanun ihlali iddialarının bu kadar kolayca, hiçbir teyide ihtiyaç duymadan yayılması ve bunları sorgulayanların dahi vicdansızlıkla suçlandığı bir ortam ise tepkiselliğin değil, doğrudan politikanın, planlı propagandanın bir sonucu.

İsrail güçleri daha dün sivillerle dolu bir konvoyu açıkça vurdu, hastaneleri bombaladı, açık bir şekilde sivilleri hedef aldı. Bu yaşananların dünya kamuoyunda infial yaratmaması, bütün bunların uzun süredir yapılıyor olmasıyla, dünyanın buna ‘alıştırılmasıyla’ da alakalı.

Yine İsrail güçleri, dün, bu sefer Lübnan’ın güneyinde, içinde gazetecilerin bulunduğu bir aracı hedef aldı. Saldırı sonucunda, Reuters çalışanı bir meslektaşımız, Issam Abdullah öldü. Bedeni paramparçaydı. En az 5 gazeteci de yaralandı.

"MODERN DÜNYA" BEKLEYEDURSUN...

Abdullah, dün akşam saatlerinde, güney Lübnan'daki Alma el-Şaab köyü yakınlarında, İsrail askerleri ile Lübnan Hizbullah’ı arasındaki sınır boyunca yaşanan çatışmaları takip ederken öldürüldü.

Filistin direnişini itibarsızlaştıracağı düşünülen her şeyi acilen dünya gündemine taşıyan Batı medyası, bu sefer 'önce bütün ayrıntıların netleşmesini' bekledi. Bünyesinde çalıştığı Reuters bile, konuya ilişkin ilk açıklamasında İsrail'den tek kelime bile bahsetmeden "Daha fazla bilgi arıyoruz, üzgünüz" dedi. İsrail roketiyle öldürüldüğünü kabul etmeleri ise saatler aldı.

Lübnan ise, bugün yaptığı açıklamayla İssam Abdullah'ın 'İsrail tarafından kasıtlı olarak öldürüldüğünü' ve olayla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) resmî olarak şikâyette bulunacaklarını söyledi.

Abdullah'ın cenazesi, Lübnan'ın güneyindeki Nebatiye'nin El Hiyam köyüne, baba evine getirildi. Cenazesine katılım büyüktü. ‘Modern dünya’ olayın ayrıntılarını bekleyedursun, Abdullah’ın cenazeye katılan yakınları, meslektaşları ve halk, “İsrail’e ölüm” sloganları atıyordu.

Filistin tarafına atfedilen sivil ölümlerinin ardından oluşan medya ortamıyla kıyaslandığında, açıkça 'daha ihtiyatlı' karşılanan bu cinayetin, Abdullah'ın İsrail saldırısı sonucunda ölmesiyle doğrudan orantılı olduğunu biliyoruz, değil mi?

İşte bu çifte standart, Filistin için direnenlerin karşısına dikilen çok sayıda düşmandan yalnızca bir tanesi…

Bu yazı toplam 2286 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Erkin Öncan Arşivi